Her yıl o yıla dikkat çekmek adına önemli bir yıl ilan ediliyor devletimizin en üst yetkilileri tarafından. Bu yıl da “Aile Yılı” ilan edildi. Duyanlar hemen “Geçen yıl emekliler yılıydı, emekliler yılı neredeyse emekleyerek geçirdi.” söyledi.
Bilmem katılır mısınız ama emekliler serzenişleri ve sitemlerinde sonuna kadar haklı değil mi? Elbette haklılar, istedikleri sadece hakça ve insanca bir yaşam. Emekliler hakkında bu satırlardan çokça bahsettim, bundan sonra da haklarını alana kadar inşallah yine bahsedeceğim.
Şimdi yine aile yılı olmasına dönelim. Bana soracak olursanız çok geç kalınmış bir durum. Türkiye’de başta ekonomi olmak üzere birçok nedenlerden dolayı “Aile” kavramımız büyük tehlike altında.
En başta aile olamama ve olduktan sonra da aileleri çeşitli sorunlardan koruyamama problemlerimiz var. Şu satırlardan sonra da yazacaklarımın bir tarafı mutlaka yine paraya yani ekonomiye dayanacaktır fakat öyle de bir gerçekle karşı karşıyayız. Para olacak ki gençler evlensin aile olsun. Eskiden yollarda her gün düğün konvoyları korna çalan arabalar olurdu. Şimdilerde hafta sonu bile düğünlere neredeyse rastlamıyoruz.
Evlenme oranları düştüğü gibi boşanma oranları artmakta. Ters orantılı bu durum işte toplumumuz yapısını ve demografiyi maalesef olumsuz etkilemekte. Doğurganlık hızımız düşmüş geleceğe yönelik nüfusun yaş ortalaması değişiklik göstermiştir.
Aile yapımız Avrupa’ya göre hamdolsun yine de iyi seviyelerde fakat gidişat iyi değil. “Gâvur” dediğimiz ülkeler bile aile yapısını korumaya yönelik yasalar çıkarıp önlem alıyor da bizdeki bazı çevreler hâlâ sözüm ona özgürlükten dem vurup aile yapısının temeline dinamit koyan bir kısım faaliyetler peşindeler.
Sosyal medya ve televizyon kanallarının lağım gibi toplumu zehirleyen programlarının olduğu bu çağda aileyi oluşturan bir bireyi yetiştirmede ne derece başarılı olunabilir ki? Neden eskiden “Temiz köylü çocuğu”, “Saf, temiz köylü kızı” deyimleri kullanırlardı şimdi daha iyi anlayabiliyoruz.
“Haya”, “Edep”, ”Ar”, “Namus” kavramları toplumda ve televizyon ekranlarında bile bile bazı tartışmalara açıldığından beri aile müessesi büyük tehlike altında. Örf ve adetlere bağlı kalmada, gelenek ve görenekleri yaşatmada gittikçe bozulmuş bu toplumda aile yapısı maalesef günden güne bozulmaktadır.
Aile olmanın yolu ekonominin yanında yine eğitimden ve bilinçlenmeden geçiyor. Kadından, iyi bir eşten ve anneden geçiyor. Neredeyse her annenin çalıştığı ve çalışmak zorunda bırakıldığı, çocukların kreşlere bakılmak için bırakıldığı bu sistemde aile ne derece sağlam temellerde kurulabilir?
Devletin de toplumumuzun da aile olma yolunda fedakârca projeleri teşvikleri olmalı. Her şeyden önemlisi çocuklarımıza zaman ayırıp sevgi, saygı, şefkat, empati, sorumluluk bilinci, güven ve sadakati öğretirsek sağlam bir aile yapısına inşallah kavuşabiliriz.
Sözlerime son verirken, vicdanı ve imkânı olanlar için her yazımda hatırlatıyorum, deprem ve deprem bölgesindekileri ne olur unutmayın, her daim hatırlayın. Gazze’de soykırım var, unutma, unutturma! Sağlıcakla kalın.