Kısa kısa bayram tadında nükteler…

Dolmuşçular

Eskiden liman-ı kebir olarak bilinen Karaköy Limanı’nda yük taşımacılığı yapılan irili ufaklı kayıklar bulunurmuş ve bu kayıklar Lale Devri’nden beri “dolmuş” diye anılıyormuş, günümüzde kullandığımız dolmuş kelimesi de dolunca kalkan bu kayıklardan dilimize yerleşmiştir..

Tıka basa dolu bir üniversite dolmuşunu yolda trafik polisleri durdurarak öğrencilerden aşağı inmelerini çünkü kimlik kontrolü yapacaklarını söylemişler.  Dolmuştan inen öğrenciler, kimlik kontrolünden sonra aynı dolmuşa tekrar bindiklerinde bazı öğrenciler dışarıda kalmış, dolmuşa eskisi gibi bir türlü doluşamamışlar. Buradaki sır, trafik polislerinin şoförler kadar boş bir dolmuşu ustalıkla doldurma tecrübesine sahip olmamasından kaynaklanmaktadır. Dolmuş şoförleri arabanın hangi köşesine ne kadar öğrenciyi yerleştirebileceğini en iyi bilenlerdir. Hatta bazen başka güzergâh dolmuşlarına binen öğrencilere bile en güzel cezayı verme gafletine bile düşebilirler.

Para kokusu

Çok eskiden özellikle Avrupa’da kölelerin, fakirlerin para ile tanışmaları imkânsızdı. Ellerine birkaç madeni para geçenler bu parayı çaldırmamak için onu dillerinin altında saklardı. Bu da metalik para kokusunun ağızlarına sinmesine ve oradan pis kokunun gelmesine neden olurdu. Bu nedenle bazı hırsız tipli kişiler paranın kokusunu böyle alır o kişinin etrafında dönmeye başlarlardı. Paranın kokusunu almak deyimi de bu kültürden meydana gelmiş, farklı kültürlerden geçerek dilimize yerleşmiştir.

Günümüzde hâlâ hiçbir şey değişmemiştir. Paranın kokusunu en iyi alan yine ticaret erbabı zenginler olmakta, onlar nereden ne kadar kâr edebileceklerini en iyi hesap etmekte, paranın kokusunu çok uzaktan alabilmektedirler. Fakirler her zaman olduğu gibi ellerindeki paranın önce kokusunu, sonra kendisini karşı tarafa kaptırmaktadırlar.

Akide Şekerimiz

Tahta çıkan padişahlar ulufe dağıtımı töreninde orada bulunanlara şeker ikramında da bulunurlarmış.  Padişahların divan üyelerine dağıttığı şekere akide (bağımlılık) şekeri dediklerini, bugün kullandığımız akide şekerinin ismini bu gelenekten aldığı bilinmektedir. Daha sonra şeyhler de müritlerine akide dağıtarak onları tarikatlarına bağlama yolunu seçmişlerdir. Şu anda tükettiğimiz akide şekerinin adı da buradan gelmektedir.

Akide şekeri yiyenlerin böylece akideleri (itikatları) artarmış…

Eski futbolcular neden iyi yorum yapamıyor?

Bir futbolcu topa her kafa vurduğunda beyninde 1.000 hücre ölüyormuş, beyindeki hücreler ise kendi kendini yenileyememektedir. Yani topa bir kafa vurmanın çok ağır bir bedeli bulunmaktadır. Jübile yaptıktan sonra yorumculuk yapan bazı sporcular geçmişte topa atmış oldukları her kafanın bedelini, şimdi yapmış oldukları her yorumda ödemektedirler. Buna bir de tarafgirlikleri eklenince ortaya tek rengi, tek tadı olan aşure bir söylem yumağı çıkmaktadır. Futbol oynarken topa fazla kafa atanlar, yorum yaparken kafadan fazla atmaktadırlar. 

Haydut Split

Niyazi Berkes haydut kelimesinin Sırpça haiduk, hajduk kelimesinden bozma olduğunu söylemektedir. Kelime Sırpçada günümüzde bizim kullandığımız anlamda kullanılmaktadır. Fakat aynı zamanda Hırvatistan’ın Split şehrinin Hajduk Split adlı bir takımı bulunmaktadır. Bu takımı Osmanlılara karşı mücadele eden Hırvat haydutları kurduğu için bu ismi vermişlerdir. Bugün Balkan ülkelerinin birçok bölgesinde Osmanlı’ya karşı isyan edenlerin isminin her bir köşeye verildiğini görmek mümkündür.