Yerel seçimi geride bıraktık. Çok şükür ki münferit birkaç olay dışında kazasız belasız Türkiye bir seçimi daha atlattı. Öyle bir seçim ki, tarihi ve dikkat çekici sonuçları oldu. Uzun yıllar sonra ilk defa CHP bu kadar yerel yönetimde söz hakkı elde etti.
Ne olursa olsun bu seçimin kaybedeni en başta Ak Parti, seçimin en başarılı partisi ise CHP’dir. Bu seçimde başarı elde edenin de, başarısız olanın da çok yönlü sebepleri vardır. Bu sebepleri genel olarak özetlemeden önce şunu söyleyelim. Seçmene istikamet bildirilmez, seçmen bildirir.
Özellikle son yirmi yıllık seçim sonuçlarına baktığımız zaman, seçmen düzeyli ve net mesaj vererek oyunu bilinçli olarak kullanıyor. Yani okumasını isteyen siyasiler için sandıktan mutlak bir mesaj veriliyor. Yeter ki o mesaj iyi okunsun. O mesajı en iyi okuyan da bir sonraki seçimi kazanıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, bu yerel seçim de de neredeyse aynı seçmen oy kullandı. Fakat bakıldığında çok farklı analizler ortaya çıkıyor. Bunun sebebi ise bariz olarak seçmenin iktidara bir ders vermek istemesidir.
Meydana gelen bu tablonun nedenlerini özetleyecek olursak; en başta ekonomi var. Ekonomiyi halkın her türlü yetkiyi verdiği iktidar maalesef iyi yönetememiştir. İktidarın haklı nedenleri olsa da, gerek maaş zamlarından, gerek enflasyondan herkes aynı ölçüde etkilenmemiştir. Bu da başlı başına büyük bir adaletsizliğe neden olup direk mutfağa ve tencereye kadar etki etmiştir.
Bir diğeri emekliler başlı başına bir etken oldu. Sadece emekliler değil, emekli olma yolunda EYT ve staj mağdurları da sandıkta tepkilerini koydular. EYT kanunu çıkarılırken orada da bazı hatalar yapıldı, bir gün ile beraber 17 yıl beklemek zorunda kalanlar da sandıkta tepkisini gösterdi.
“Emekliler Yılı” ilan edildiği bu dönemde, emekliler maalesef ekonomiden kaynaklı sefalete sürüklenince, gönülleri de kırılınca sandıktan böyle bir sonuç çıkması kaçınılmaz oldu. Kimisi tepki oyu verdi, kimisi de sandığa gitmedi. Oy kullanmayanların oranına bakılınca zaten bu durumu açıkça görebiliyoruz.
Bütün bunların yanında en başta Recep Tayyip Erdoğan ve partisi Ak Parti’nin de bu tabloda maalesef en büyük payı vardır. Özellikle Ak Parti artık tabanından büyük bir hızla uzaklaşmaya başladı. Pahalı, lüks jiplerle garibanın evine kumanya götürenler her yönüyle bu iktidarın ürünüdür.
Ülkede zengin çocukları rahat yaşam sürüp paralı askerlik yaparken, garibanın çocuğunun Doğu’da şehit olup evlerinin de çoğunlukla derme çatma olması, bu iktidarın ürünüdür. “Nas” deyip yanlış zamanda faiz indiren, sonra ekonomiyi faize boğup pahalılığa sebebiyet veren maalesef Reis’in inadının ürünüdür.
Ak Parti’ye günden güne kibir abidelerinin dolması, Reis’in etrafını “yalakalarla” hep aynı adamlarla sarması işte bu tablonun tezahürüdür. Bir önceki seçimlerde de Ak Parti’de başarısız olanlar vardı, o başarısızlığa sebep olanları ödüllendirir gibi yine partinin MYK’sına getirmek işte bu tabloya sebeptir.
Hele karşı tarafa şirin görünme çabaları uğruna Ak Parti’ye yakın kişilerin, bürokratların, toplum tarafından sevilen insanların toplum önünde cezalandırılır gibi başka yerlere tayin edilmesi, sürülmesi ve dahi tam tersine tabanda sevilmeyen kişilerin de, en ballı yerlere göreve getirilmesi de bu tablonun tezahürüdür.
Hem böylesi önemli bir seçim ve seçim kampanyasının neticesini bir yazıda özetleyecek kadar kabiliyetli ve tecrübeli değilim, hem de yazımı çok uzattım. Sonraki yazılarımda inşallah devam etmeye çalışacağım.
Sözlerime son verirken, vicdanı ve imkânı olanlar için her yazımda hatırlatıyorum, deprem ve deprem bölgesindekileri ne olur unutmayın, her daim hatırlayın. Gazze’de de soykırım var, unutma, unutturma! Kalın sağlıcakla.