Gazze’deki fecaati, insanî, tarihî, ahlaki, dinî siyasi, kültürel gibi birçok yönden değerlendirmek mümkündür. Bu durum her seferinde insanı farklı sonuçlara götürebilir. Siyasilerin olaylara bütüncül açıdan bakma mecburiyetleri bulunmaktadır. Biz bu yazı serimizde Filistin meselesine ağırlıklı olarak kültürel açıdan bakmaya çalışacağız.
Nikolay Danilveski, “Rusya ve Avrupa” adlı eserinde kültürün kolonileşme, aşılama ve karşılıklı etkileşim olmak üzere üç aşamasının bulunduğunu belirtmiştir.
Kolonileşme boyutunda A kültürü B kültürünü yok ederek B’yi A’ya dönüştürmektedir. İngilizler bunu yıllarca diğer milletlere uygulamış; Fransızlar ise Cezayir, Tunus, Fas gibi ülkelerde bu tarz uygulamaları sürdürmüştür.
Kültürün Aşılama boyutunda ise A kültürü B kültürünü aşılamakta, kısmen kendine benzetmekte, sonra geri çekilmekte; B, A’nın adına, onun değerleri uğruna savaş vermektedir.
Türkiye bu aşamayı çok yaşamış, dönem dönem İslam adı altında Arapların, İran’ın ve yeri geldiğinde çağdaşlık adı altında Batı değerlerinin savunuculuğunu hatta savaşçılığını yapmıştır.
Bugün Batı ülkelerinin hepsi Hristiyan’dır ama hiçbiri diğerinin tamamlayıcısı, tekrar edicisi ya da onun koruyucusu değildir. Hiçbir ülke Hristiyanlığın ana değerlerini taşıdığı için diğer ülkelerden özel bir muamele görmemektedir.
Kültürün en güzel aşaması Karşılıklı Etkileşim boyutudur. “Al gülüm ver gülüm” kuralının geçerli olduğu bu boyutta toplumlar ortak medeniyetten besleniyor olsalar bile kültürleri tamamen kendilerine has ve kendilerini yansıtacak niteliktedir. Kültürel etkileşimler basit ve karşılıklı olmakta, eşit zeminde devam etmektedir.
Araplar ve İranlılar İslam’ı Emperyalizmin aracına çevirmişlerdir. Bu iki millet birçok milleti kolonileştirerek kendilerine benzetmişlerdir. Bugün kendisini Arap zanneden Libyalıların aslı Berberi, Mısırlıların aslı Kıpti, Cezayirlilerin aslı Tuareg, Filistinlilerin aslı Girit, Lübnanlıların aslı Fenike, Suriyelilerin aslı Süryani’dir. Araplar Müslümanlık maskesi altında bu milletleri Araplaştırmışlardır.
Türklerin Mısırlılar, Suriyeliler gibi Araplaşmamasına, Türk kalmasına hayıflanan birçok kişi de çıkmıştır.
Aynı şekilde İslam’ı Şiiliğin bir sömürü aracına dönüştüren İranlılar, bu durumu çok hunharca kullanmış, İslam kimliği altında radikal Şiilikle İran’ın kültürel ve etnik milliyetçiliğini yaymışlardır. Bahreyn’de, Yemen’de, Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta Şii militanlar İran’ın askeri gibi hareket etmekte, din adına Şiiliği ön plana çıkarmaktadırlar.
Araplar, Araplaşan devletleri hiçbir zaman tam desteklememişler, onları kendilerinin bir parçası olarak görmemiş; fakat İran gibi de bunları kendi emelleri için vahşice kullanmamışlardır. İranlılar ise kendileri için vekâlet savaşı veren bu gruplara başta askerî yardım olmak üzere her türlü desteği vermekten çekinmemiştir.
İranlılar dünyanın en kaypak, en güvenilmez milletidir. İran İsrail ile savaşıyor olsa bile İran’ın İslam ülkeleri için İsrail’den daha tehlikeli, daha hareketli bir yapısı bulunmaktadır. İran için tehlikeli olan İsrail değil uzun vadede Kuzey Azerbaycan’dır.
Kuzey Azerbaycan Şii kökenli olmasına rağmen Rus sistemi içinde kaldığı için Şii kimliğinden fazla Türk kimliğini ön plana çıkarmıştır. Bu yaklaşım, İran’ın kontrolündeki Güney Azerbaycan’ı çok olumsuz bir şekilde etkilemektedir. İran Bahreyn’deki, Yemen’deki militanları daha sıkı kontrol edebiliyorken kendi topraklarındaki Güney Azerbaycanlılara söz geçirememe korkusunu yaşamakta ve bunu Kuzey Azerbaycan’a bağlamaktadır. Bu nedenle İran’ın derdi İsrail’den daha fazla Kuzey Azerbaycan iledir. Onları daha tehlikeli görmektedir. İsrail- İran gerilimi nedeni ile İsrail Azerbaycan’ı birçok koşulda desteklemiştir. Türkiye’nin hangi şartlarda olursa olsun Filistin davası için Azerbaycan’ı küstürme lüksü yoktur. Uzun vadede Dünya’da Türkiye’nin arkasında duracak tek devlet Azerbaycan olacaktır. Hiçbir ülke bu konuda Azerbaycan’ın yanına bile yaklaşamaz.
İslam’ı emperyalizm aracı olarak kullanmaya çalışan Arap ve İranlılara karşı en dik duruşu gerçekleştiren millet Türkler olmuştur. Türk padişahları içinde bu duruşu en güzel Yavuz Sultan Selim gerçekleştirmiştir. Türk milleti Yavuz Sultan Mehmet’in kıymetini hâlâ anlamış değildir. Yavuz İslam’ı bir emperyalizm aracına çeviren Araplardan halifeliği almış, yine aynı şekilde hareket eden İran’ı durdurmuştur.
Eğer Yavuz Sultan Selim gerekli tedbirleri zamanında almamış olsaydı, dün “Açın yolları Şah’a gidelim” diyenler, bugün Husiler gibi İran namına cihattan cihada koşacaktılar…