Gerçeklerle yüzleşmek zor ama kaçınılmaz…"Hayat çok güzel lakin insanlar çok kötü kızanım." derdi rahmetli anaannem. Çocuk aklımızla bu sözün ne anlama geldiğini kavrayamazdık. Oysa büyüdükçe, yaşadıkça anladık ki hayatın kendisi de en az insanlar kadar acımasız olabiliyor.
Küçük bir kız çocuğuyken derenin başında kurduğumuz hayaller, büyüklerimizden dinlediğimiz masal tadındaki öğütler, oyunlarımızda bile telaffuz edemediğimiz şeyler… Şimdi hayretler içerisindeyiz. Bize öğretilenle yaşadığımız arasındaki uçurum giderek büyüyor.
Tabiri caizse, “Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal.” İnsan insana her zaman muhtaçtır ama her zaman temkinli olmak gerekir. Hayatın sularında büyüyüp yüzerken köpek balıklarıyla da karşılaşacaksın. Ne olursa olsun, kendin olmaktan, iyilikten uzaklaşma. Arkanı döndüğünde kendinden utanmayacağın, seni güldürmeyecek bir hayat yaşa.
Anaannemin öğütleri bugünlerde onu mezarında sızlatıyor olmalı… Çünkü hayat, onun bize öğrettiği gibi değilmiş. Belki de biliyordu her şeyi ama bizim o yeşil yeşil kurduğumuz hayalleri baltalamak istemedi. Şimdi gerçeği bilmenin faydası var mı, yok mu, kim bilir?
Ama şunu öğrendik: Kötülük artık çıkmaz bir yol değil! Eskiden kötülüğün bir sınırı vardı, şimdi insanlar o yolları açtı ve koşar adımlarla ilerliyorlar. Üzücü, akıl bulandırıcı ama gerçek!
Şimdi sen bu satırları okurken “Ben kötü değilim.” diyorsundur. Belki de öylesin… Ama etrafında olan bitene gözlerini ve kulaklarını kapatıyorsan, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” diyorsan, üzgünüm ama sen de kötüsün, hem de sandığından çok daha fazla.
Unutma, o çark bir gün seni de döndürecek!