Garip bir ülkede yaşamanın zorlukları vardır. Nedense bazıları bu zorunluluktan memnuniyet duymaktadır. Bazıları ise canından bıkmış olup bitenleri umursamıyor bile. İnsanların yüzlerinde tebessüme hasretlik var. Gülmüyor, tebessüm bile etmiyorlar. Ünlü sosyologlar bunun nedenine kafa yormuyorlar. Halbuki insanın en güzel tarafı tebessüm eden yüzüdür. Bu güzelliğin farkında olmak istemeyen siyasetçinin insanın yüzünde tebessüm oluşması o kadar da önemli değil.
İnsanlar içlerine kapanmış, sessiz çığlık atıyor amma bunu duyması gerekenler ısrarla duymak istemiyorlar. Sokak hayvanlarının itlafına dönük yasanın ısrarla çıkarılmaya çalışması bu olumsuz nedenlerden sadece birisidir. Veteriner kontrollü hayvanların evlerde barınmalarında hiçbir sakınca yoktur. Neden olsun ki? Aşıları, temizliği ve her türlü bakımı bakan kişilerce karşılanıyor. Tek mesele bu dilsiz dostların bu kısıtlı yaşamı birilerinin hoşuna gitmiyor. Bunun çaresi onların itlaf edilmelerinden geçiyor öyle mi?!
Bazen dilsiz, günahsız yaratık, bazen de hakaret anlamında kullanılan bir deyim hayvan. Yani işimize, kolayımıza geldiği gibi kullanmaktan çekinmediğimiz bir kavram. Bazı sokak hayvanlarının evlerimizde sevgi ile karşılandığı, hayvan dostların bilhassa çocuk gelişimi üzerindeki olumlu etkisi görülmemezlikten geliniyor. Dünyada sadece barınması sakınca görülen bu şirin dostlarımızın bilinçsiz şekilde yok edilmeye çalışılması sadece sevgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Onları anlamaya çalışmak kendimizi anlayacak bazı canlıları da ortadan kaldırmak demek değildir. Elbette ki hayvan barınaklarından sokaklara salıverilen başıboş hayvanların bu eylemlerine bir son verilmeli. Bunun yolu da onların veteriner kontrolünde yaşama katılmalarını sağlamaktır. Bu toslarsız yapamayız.
Dünyadaki tüm kötülüklerin anası gibi görülen bu hayvanlar hakkındaki düşüncelerimizi daha dikkatli ve soğukkanlı şekilde düşünmeliyiz. Onları kurtulunması gereken bir yük, eziyet değil, zor günlerin, terk edilmesi imkansız samimi dostlar olarak görmeliyiz.