2025’e  de  aynı süreçlerle girdik… Bu yıl da kutlama yapanlar, birbirine hediyeler alanlar, yılbaşı ağacı kuranlar… Tüm bunlara  muhalefet edenler!.. Kınamakla kalmayıp, eyleme geçenler!

Kendi dünya görüşüne uygun gerekçelerle, yılbaşı ağacına saldıranlar!..

Muhafazakar rolünde izlediği sanatçıya, ‘vay sen nasıl yeni yıl kutlarsın’ diye çıkışanlar.

Dizi ile gerçeği bir türlü ayırt edemeyenler…

Gerçeklik algısı, iyiden iyiye bozulanlar!

Tüm bunlar bir yana, dediğim gibi yeni yıla girecek olmanın heyecanının taşıyan çok önemli bir kesim var ülkemizde.

Bu aslında  iyi bir şey!

Umudu kaybetmemek  adına iyi bir şey.

Bunca olumsuza rağmen enseyi karatmamak!

Yaşama sevinci verebilecek her şeye, dört elle sarılmak:

Dostlarına…

Yılbaşı ağacının süsüne,  renklerine…

Evindeki,  hatta sokaktaki tüm hayvanlara!

Tabiatın ona sunduklarına…

Allah’ın bahşettiği her güzel şeye…

Şükürle, teşekkürle…

***

Yoksa nasıl baş edilir onca menfi olayla:

Terörist başı mecliste konuşacak mı?

Sığınmacılar ülkelerine dönecek mi?

Vatandaş, devletin vereceği bir kap yemeğe, muhtaç kalmaya devam edecek mi?

Ya emeklinin dilenci muamelesi görmesi?

Ondan kırpılacak paralarla ülkenin düzlüğe çıkarılmaya çalışılması!

Öte yandan, bir yerlerde çocukların sessizce öldürülmesi.

Benzer, başka bin türlü mağduriyetin  başka  başka bölgelerde yaşanması!

Bundan herkesin adı gibi emin olması!

***

Zihin, tüm bunlarla meşgulken, sokak panolarında gassali kim yıkayacak yazılarını da görüyor!

Kendi gassali kim olacak acaba?

Ha bir de ‘tuvalet fırçası, kadında mı erkekte mi kalacak?’

Bu yoğun ve yorgun gündemin arasına o da giriyor!

Adalet çok önemli tabii, kılı kırk yarması lazım!

Mahkeme ne yönde karar verecek, merak ediyorum doğrusu!

Daha yığınla sorun var değil mi?

Çözüm bekleyen. kafamızın içinde dönüp duran…

***

Demem o ki ortalama bir insan zihni, kendisine sürekli pompalanan olaylarla karşı karşıya.

O kadar meseleyi nasıl yorumlayacak?

Hangi sıralamayla, neyi nereye koyacak bilemiyor!

Safa mı yatsın, bilip de bilmezlikten mi gelsin?

Saf demişken, yeni yılın ilk yazısını Nasrettin Hoca’dan bir alıntı ile bitirelim.

Ne dersiniz?

Hoca merhum bir gün ceviz almış. Eve gelir gelmez, cevizleri kabuğu ile döverek yemeğe başlamış. Karısı bu hali görünce ‘Aman efendi ne yapıyorsun ceviz kabuğu ile yenmez!’ demiş.

Hoca karısının uyarısını saflığına vererek: ‘Sen hakikaten budala imişsin. Eğer ceviz kabuğu ile yenmeğe idi kabuğu ile tartılır, satılır mıydı?’ diye karşılık vermiş!

İyi seneler herkese!..