Ne keyif kaçıran bir soru değil mi? Madem sorduk, devam edelim... ‘Başı yastıkta’ cevabı nasıl da klişedir. Bir ölüm için hayli konforlu görünse ve çoğu kişinin duasında yer alsa da, aslında öyle değil.
Sohbet ederken aniden ölüveren insanlar var. Oturduğu yerde göçüverenler…
Şarkı söylerken ölenleri de unutmayalım. Aniden sahneden düşenler ya da Zeki Müren gibi sahnede fenalaşıp kulise çekilenler…
Ha bi de tiyatrocular var. Sahnede ölmek isterim diyen…
Ne kadar kişiye özgü bir cevabı var değil mi?
‘Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz’ü doğrulayan iş kazalarını unutmamak lazım.
Şoförler, madenciler, askerler, kurtarma görevlileri…
İnşaat işçileri, ölümlü iş kazalarında başı onlar çekiyor.
Şehit olanlar, ölürken gülümseyenler…
Bi de virüs bulaşıp ölenler. Dünya genelinde yedi milyona yakın kişi, az değil…
Ölürken sevdiğinin elini tutamayanlar. Hasret çekerek gözü tam kapanamayanlar…
Gökyüzünü göremeden ölenler…
Aklı başında olmayıp, Azrail’e boş boş bakanlar…
Darağacında son dileği sorulanlar…
Ameliyat masasında kalanlar..
Suikasta kurban gidenler. Helikopter, uçak kazası geçirenler…
Yalnız ölenler; günler, haftalar sonra bulunanlar…
Bitkisel hayatta yarım nefesle yaşayanlar…
Başına yıkılmış binaların altında kalarak, çığlık çığlığa ölenler…
Battaniyelere sarılıp, kepçelerle toplu halde gömülenler…
Ne kadar fobik değil mi?
Her ne kadar uykudayız, ölünce uyanacağız desek de korkmaya engel değil.
Uzun ömür dileyerek edilen dualarımız, dünyaya bağlılığımızın bir göstergesi aslında.
Gitmeye gönüllü olmak öyle kolay değil.
Ahiret varmış gibi değil de, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanın bir bedeli olacak elbette!
Ölüp göreceğiz!
Neziha Çakıroğlu 17. 5. 2023