Bir önceki yazıda cinsiyetsizlik ve LGBT pazarlamasının sadece günümüzün değil önümüzdeki günlerin de büyük bir sorunu olduğuna değinmiştim. Medyada, filmlerde, dizilerde işlendiği şekilde, hiç sevimli ve eğlenceli değil aksine ürkütücü bir durumla karşı karşıyayız. Toplum ve aile ciddi tehdit altında, önemine binaen bu konuya devam edeceğim.
Darbımesel olduğu üzere aile, toplumun en temel yapı taşıdır ve insanlığın devamı için hayati öneme haizdir. Cinsiyetsizleştirme ve LGBT adı altında dayatılan, pazarlanan esasında aileyi ve toplumu farklı kodlarla yeniden dizayn etme çabasıdır.
Kim ne derse desin emperyalist büyük bir projenin sahnede olduğunu düşünüyorum. Bireyin özgürlüğü, hür iradesi ve tercihi aldatmacası altında nüfusu köreltme, azaltma, insanı köksüzleştirmenin yanı sıra kolay yönetilebilir, inançsız, aidiyetsiz kolayca “ham” edilebilir mankurt bireyler arzulanıyor.
Amaç köksüzleştirme, cinsiyetsizleştirme, ailesizleştirme, dinsizleştirme, vatansızlaştırma,
İnsanlığın başına her türlü bela olan emperyalist güçler, bireyin en güçlü aidiyet hislerini bertaraf ederek girdikleri yerlerde bir direnç ile karşı karşıya kalmak istemiyorlar. Bunların amacı dünya nüfusu azaltmak, nesli köreltmek, pazarlarını istedikleri gibi dizayn etmek. Bunu savaşlarla yapıyorlar, aile planlaması ile yaptılar. Günümüzde ise cinsiyetler arasındaki ilişkileri karmaşık bir hale getirip cinsiyetsizleştirerek devam ettirmek istiyorlar.
Bu proje, toplumların en temel değerlerini yerle bir etmek üzere hazırlanmış olup Samuel Huntington’un “Medeniyetler Çatışması”ndaki tezlerine farklı bir boyut ile doğu, batı, İslam, Hristiyan gibi bir ayrım yapılmaksızın küresel ölçekli sahada cereyan etmektedir. Özellikle gençlerin ruh halini tarumar edip, aileyi, inancı, dünyayı ve otoriteyi sorgulatarak -ki bu yaşlar gençlerin protest tavırlar sergilediği yaşlardır- kafa karışıklığı yaratmak istiyorlar.
Bireyin kendini yücelten, aileyi ve çevreyi değersizleştiren bu hastalık, devamında çevreye ve topluma sirayet etmekte olup gerekli önlemler alınmazsa, konunun önemi kavranmazsa bedenleri özgür ama zihinleri teslim alınmış bireyleri aramızda daha çok göreceğiz.
Bilim, din ve kadim gelenekler insanın kadın ve erkekten oluşan iki cinse sahip olduğunu ifade edegelmiştir. Bu ikili yapının tamamlayıcı karakteri olmadan neslin devam edemeyeceği, psiko-sosyal açıdan pek çok sorunun ve devamında kaotik bir durumun ortaya çıkacağı aşikârdır. Bu anlamda eşcinsellik, cinsiyetsizlik ve benzeri dayatmalar insanın biyolojik doğasına açılmış bir savaştır ve atom bombasından daha az tehlikeli değildir. Amaçlanan, doğal düzeni bozarak bireyin ve toplumun genetik ve kültürel kodlarını tahrip etmektir.
Konuyla alakalı olarak Oxford ve Harward üniversitelerinin de içinde bulunduğu bir araştırma yapılmış ve sonuçları 2019 yılında dünyaca ünlü bilim dergisi “Nature” de yayınlanmıştır. 477 bin kişinin genleri incelenmiş ve 3. Cinsiyet diye bir şeyin olmadığı sonucuna varılmıştır. Kadın ve erkek kromozomları dışında bir gen bulunamamıştır. Diğer eğilimlerin nereden kaynaklandığı konusuna Prof. Dr. Nevzat Tarhan şöyle bir açıklama getiriyor. “Cinsel yönelim kişinin kendi tercihleri ve çevresel faktörlerle ortaya çıkmaktadır. Çocuğun cinsel yönelimin biyolojik cinsiyetinden farklılaşması bilinçli aile ortamında yerinde müdahalelerle normale dönebilir. Bunun için ailenin bilinçli ve güçlü olmasının yanı sıra 3. Cinsiyete karşı duruşunun net ve kararlı olması gerekir. Çocuk nasıl hissediyorsa öyle kalsın, deniyor. Hukuki ehliyeti olmayan bir çocuğa cinsiyet değiştirme yetkinliği veremeyiz. Bunun bilimsel dayanağı yoktur, hukuki dayanağı da tartışmalıdır”
Çocukların ergenlik çağına kadar cinsiyetsiz yetiştirilmesi hususunda ortaya konulan anormalliklerin normalmiş gibi kabul edilmesi esasında arzulanan yapıya zemin hazırlamaktır. İstenilen şey çocukların ve gençlerin cinsel tercih özgürlüğü altında yeni normaller yaratılmaya çalışılmasıdır. Hedefledikleri; çocuğun ergenlikle beraber cinsel kimliğini de belirleme özgürlüğüne sahip olmasıdır. Bu yaştaki çocukların bankadan para çekme yatırma gibi haklara sahip olmadan cinsel kimliğini belirlemesi büyük bir çelişki değil de nedir? Çocukların cinsiyet kimliklerini bulanıklaştırmak, tartışmaya açmak ve tercihe bırakmak onların sağlıklı bir birey olma sürecini yok eden sapkın ve hastalıklı bir durumdur.
Etkin ve yetkin konumdaki kişilerin yaklaşan bu tehlikeye ciddi bir şekilde el atması gerekiyor. Yoksa yarın çok geç olacaktır. Trafik levha ve işaretlerinin yetersiz kaldığı, trafiğin kilitlendiği bir noktada trafik polisinin müdahale etmemesi normal sayılabilir bir şey midir? ki bu vahim durumu akışına bırakalım.
Bu sapkınlığa karşı cinsiyetler arasındaki normal ilişkiyi, aileyi ve insanlığın haysiyetini korumak için düşüncesi ne olursa olsun tüm kesimlerin birleşmesi ve ortak hareket etmesi gerekir.
LGBT örgütlenmesi ve propagandası acilen yasaklanmalıdır. LGBT grup ve derneklerinin “Onur Yürüyüşü” altında yaptıkları organizasyonlar, hazırladıkları, hazırlattıkları, kitap, dergi, rapor, bildiri, afiş ve bilumum ne varsa yakinen takip edilmeli ve gereken önlemler ivedi şekilde alınmalıdır.
Yeni bir tartışma başlığı açmak pahasına da olsa şunu belirtmeden de geçemeyeceğim.
Emperyalist bir dayatma olduğu artık aşikâr olan LGBT ve cinsiyetsizlik konularında en güçlü mücadeleyi yıllarca komünizmin bayraktarlığını yapmış Rusya verirken bizim marjinal solun liberal tutumları, LGBT oluşumlarının hamiliğini yapmaları sadece bana mı tuhaf geliyor.