“Makyajına ve yüzündeki boyalara aldanma,  yollar da güzeldir ama altından kanalizasyonlar geçer” Al Pacino’nun başrol oynadığı 1983 yapımı  “Yaralı Yüz”  filminde geçen unutulmaz bir repliktir.

Buradan nereye geleceğim.

Rahmetli Erbakan Hoca’nın (televizyonları kastederek) “bunların her bir kanalından necaset akıyor” cümlesi hala kulaklarımdadır. Devir değişti. Şimdilerde bunlara Netflix, Amazone Prime gibi dijital yayın platformları da eklendi. Cümlesinden pislik akıyor. Sosyal medya platformlarında durum çok farklı değil? Orada kontrol! çok da mümkün olmadığı için kepazelik sınır tanımıyor. Video içerek üreticileri daha fazla etkileşim almak için her gün daha da rezilleşme yarışına girişmişler.

Gençlerimiz aldatılıyor ve ne yazık ki bir şey yapamıyoruz.

Makyajla, parfümle, giyim kuşamla, güzel kızlarla, yakışıklı oğlanlarla, arabalarla, lüks hayatla  sunulan renkli! yaşam biçimlerinin getirdiği tehlikenin farkında mıyız?  Açıkçası çok emin değilim. Toplum ve aile yapımıza format atılıyor. Haa sadece bize değil tüm dünyaya format atılıyor. Daha az nüfus, cinsiyetsiz bir toplum, bağımlılıkları ve tüketim alışkınları belirlenebilen insan, aileden, gelenekten, dinden koparılmış bir kuşak isteniyor.

Bu platformlarda yayınlanan hemen hemen her filmde bir eşcinsel karakter araya bir yere sıkıştırılıyor! Bunun yanı sıra uyuşturucu ve madde kullanımını sıradanlaştırılıyor. Bizim televizyonlarımız da (artık ne kadarı bizimse!) geri kalır mı? Onlarda yarışma programlarında bu türden bir karakteri sos olarak kullanıyor. Yemek yarışma programlarında tat değil çirkinlik, gelin-kaynana programlarında saygı muhabbet değil fitne-fesat, gündüz kuşağı programlarında katil peşindeyiz.

Bazı şarkıcılar sesi olmadığı için görünürlüğünü sahnede iç çamaşırında arıyor. Aynı şarkıcılar video kliplerinde göstermediğim yer neresi kaldı diye düşünürken cevabı bulmakta zorlanmıyorsa gidişat fecaat.  Bütün sınırlar zorlanıyor ve tüm anormallikler yavaş yavaş gençlerin normali oluyor.

Mafyatik dizilerde herkes kendi adaletini sağlıyor. Akşam diziyi izleyen sabah trafikte racon kesiyor. Sevdiği kızdan ret cevabı alan yolda pusu kuruyor. Hapiste biraz yatan bırakın ıslah olmayı çıkınca namım yürüsün diyor. Gençlerimiz birbirini boğazlıyor. Sokak ortasında kadın dövülüyor, öldürülüyor. Sabilere kıyılıyor. Bu caniler, bu ırz düşmanları, bu hırsızlar, bu uğursuzlar kovuşturmadan, soruşturmadan, tutukluluk ve hükümden  bir süre sonra aramızda pimi çekilmiş bomba gibi dolaşıyorlar.

Çözümün ne olduğunun ikincisini bilmiyorum ama birincisi biliyorum.

Çözüm devlette! artık gençler ailelerin kontrolünden çıktı, çıkıyor. Devlet sokağı, mahalleyi, şehri, ülkeyi kirleten bu mahlukları toplayacak. Devletin kudretini ve sopasını gösterecek. Anayasa, Devlete böyle bir görev veriyor zaten. Sakıncalı içerik üreten programları bir daha yayın yapmamak üzere kapatacak, sosyal medya hesaplarını tespit edecek ve gereğini yapacak. Öyle demokrasi, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü ile duruma salça olacak muhalif söylemlere ise kulaklarını tıkayacak. Tüm bunları hukuk içinde yapmak çok mümkün.

Ne demokrasisi!! Ne düşüncesi !! Ne ifadesi!!

Gençlik elden gidiyor. Toplum çürüyor.

Tehlikeden farkında mısınız?