Ülkemizi yasa boğan deprem felaketinin ardından yaraların sarılması için harekete geçildi. Bu kapsamda deprem bölgesindeki illerimize yurdun dört bir yanından yardımlar gönderilmeye başlandı.
Bu noktada biz de yaşanan felaketi yerinde görmek ve yardım çalışmalarına destek olmak amacıyla arkadaşlarımızla birlikte deprem bölgesine gitmeye karar verdik.
İlk olarak şunu ifade etmeliyim ki yolculuk sırasında Trabzon’dan yola çıkan onlarca araca rastladık. Kimisi Adıyaman’a kimisi Hatay’a kimisi de bizler gibi Maraş’a gidiyordu. Arabasına erzak dolduran hemen herkes, belki bir şeyler yapabilirim ümidiyle yola düşmüştü.
Maraş’a yaklaştığımız sırada Yedi Güzel Adam Şairlerinin isimlerinin verildiği tünellerden geçtik. Şükürler olsun ki tüneller ve yollar sapasağlamdı. Bu arada karşı şeritte yani Maraş istikametinden gelen yolda yoğun bir araç trafiği olduğunu gördük. Anlaşılan Maraş halkı, şehri terk ediyordu. Gerçekten de kente girdiğimiz ilk andan itibaren karşılaştığımız şey, tüyler ürperten, derin bir sessizlikti.
Maraş, dağların eteğinden ovaya doğru kurulmuş klasik bir Anadolu kenti görünümündeydi. Fakat depremin etkisinin en yoğun hissedildiği yer de kentin kurulu olduğu ovalık alandı. Yani Maraş’ın tepe mahallelerine bakıldığında yıkımın daha az olduğu görülüyordu.
Polis arkadaşlarımız eşliğinde Trabzon Caddesi’ne girdiğimiz zaman deprem felaketinin boyutlarını daha da iyi anladık. Güzelim caddede neredeyse sağlam bina kalmamış gibiydi. Azerbaycan Bulvarı da benzer durumdaydı. Arama kurtarma çalışmaları devam ediyor, depremzede kardeşlerimiz de ateş yakıp enkaz başında bekleyerek belki bir ümit yakınlarının çıkarılmasını umuyorlardı.
Maraş’ın Türkoğlu İlçesi’nde depremzedelerin sığınağı haline gelen Türkoğlu Belediye binasında geceyi geçirdik.
Elimizdeki malzemeleri dağıttıktan sonra şehir merkezinde bulunan AFAD’ın yardım toplama merkezine giderek buradan aldığımız malzemeleri köylere götürdük. Burada şu tespiti de yapmak gerekir ki yardım malzemeleri AFAD tarafından Maraş şehir merkezindekilere bir şekilde ulaştırabiliyordu. Fakat ücra köylere yardımlar gitmiyordu. Zira yol boyunca onlarca kişi yolumuzu keserek yardımların kendi köylerine götürülmesini bizlerden rica ediyordu.
Maraş’ta gördüğümüz hazin manzaralar adeta içimizi burkarken bizi teselli eden şey milletimizin birlik beraberlik havası içinde gönderdiği yardımlardı. Yollar ve caddeler yardım tırlarıyla doluydu. Hemen her türlü eşya ve malzeme yığınlar halinde depolara doldurulmuştu.
Deprem felaketi sonrası gittiğimiz Maraş’ta dikkatimizi çeken şeylerden biri de 61 plakalı araçlardı. Abartmıyorum her üç araçtan bir tanesi Trabzon plakalıydı. Bu durum Maraşlıların da dikkatini çekmiş olacak ki konuştuğumuz her Maraşlı, Trabzon’dan kendilerine uzanan bu yardım elini, buğulu gözlerle bizlere anlatıyordu.
1919’da vatanımızın işgal edildiği o bunalımlı günlerde Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıkmış ve kurtuluş hareketini başlatmıştı. Yıllar sonra Trabzon’u ziyaret eden Gazi Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı sürecinde Trabzonluların takındıkları tavrı ifade ederken “İlk defa Samsun'a ayak bastığım zaman, bana kalp kuvveti verenlerin ilk sırasında Trabzonluların bulunduğunu asla unutmayacağım ” demişti.
“Önemli olan başınıza ne geldiği değil, bu gelenle ne yaptığınızdır”. Bundan bir asır önce vatanın kurtuluşu için en ön safta göğsünü siper eden Trabzonlular, şimdilerde aynı tavrı depremzede kardeşleri için gösteriyordu. Trabzonlular tıpkı 1919’da olduğu gibi bugün de bir başka felaketin savuşturulması için en ön safta yer alıyordu.