Ertuğrul Doğan başkan için bir antrenörün görüp görebileceği, çalışabileceği en iyi başkan desem bu tezime kimse karşı çıkmaz sanırım. İşlerin istendiği gibi gitmediği sezon başı itibariyle Trabzonspor Camiasının hoca konusunda üçe bölündüğü sağır sultanın duyduğu bir gerçek.

Taraftarın bir kısmı hocaya kesinlikle karşı; gitse kurban kesecek kıvamdalar, bir kısmı; Başkan destekliyorsa vardır bir sebebi diyor yani sehven hocayı destekliyor, kalan kısım da şampiyon hocanın bende kredisi var diyor ve destek veriyor. 

Velhasıl Başkanın kayıtsız şartsız desteği olmasa hocanın ipliğinin pazara çıkması an meselesi...

Üstelik saha sonuçları da Başkanın elini kolaylaştırmıyor.  Avrupa arenasında nispeten zayıf takımlara karşı ortaya konan kötü oyun ve alınan Rapid Wien mağlubiyeti tribünlere kadar sirayet etmiş durumda. Buna rağmen Başkan hocasını asla tartışmaya açmıyor, desteğini esirgemiyor.

Üstelik sadece sahip çıkmakla da yetinmiyor ne isterse de alıyor, en azından almaya çalışıyor.

Sağ bek istiyor sağ bek, sol bek istiyor sol bek, stoper istiyor iki tane, bunu istemem gönder başka getir diyor, tamam, olur, hemen! dışında olumsuz tek bir kelam yok.

Her şey Avcı’nın iki dudağı arasında!

Taraftar gruplarını teskin ediyor, destek mesajı yayınlıyorlar, medya üzerine gitmiyor. Bir başkanın hocası için yapabileceğinin maksimumunu yapıyor demek abartı olmaz sanırım.

Başkan hocanın işlerini kolaylaştırıyor ama hoca için aynısını söylemek zor. Hem ortaya konulan oyun hem de alınan neticeler Başkan’ın işini pekte kolaylaştırmıyor.

Bu saatten sonra artık sıra Avcı’da ve öğrencilerinde. Sivasspor müsabakası temiz bir sayfa için, yeni bir başlangıç için bulunmaz bir velinimetti bana göre. Nispeten zayıf bir ekip ve bir galibiyet birçok şeyin sümen altı edilmesine neden olabilirdi.

Bu duygular içerisinde geçtim televizyonun karşısına;

Rapid Wien maçına nazaran orta alanda ciddi bir rotasyon gördük. Lundstram ve Mendy yerini Okay ile Bardhi’ye bırakmış.

Yıllar geçiyor, rakipler değişiyor, oyuncular değişiyor ama Trabzonspor’da düşük tempolu pas oyunu değişmiyor.

Rakip Sivasspor, 5’li bir savunma bloğu önünde savunma ağırlıklı 4’lü orta saha ve en önde Manaj ile maça başladı. Savunma tedbirlerini bu denli önceleyen bir takıma bu kadar temposuz, risksiz oynadığınızda rakip savunmanın dengesini de bozamıyorsunuz.

Yarım pozisyondan bir gol çıkaran Onuachu gibi bir santrafor da sahada olmayınca iki ileri bir geri mehter yürüyüşü misali bir oyun ortaya çıkıyor.

İlk yarı için bundan fazlasını yazmak kâğıt israfı olur diye düşünüyorum.

İkinci yarıya savunma lideri olarak transfer edilen Savic yerine Mendy değişikliği ile başladı Abdullah Avcı. Bu değişikliğin de oyuna olumlu yansıdığına şahit olamadık.

Anlamsız değişiklikler silsilesi Trezeguet sahadayken Nwakaeme’nin on numara kontenjanından sahaya sürülmesi ile devam etti.

Savic’in çıkışıyla savunma anlamında ciddi sorun yaşadığımızın da altını çizelim..

Garip değişiklikler bununla da sınırlı kalmadı. Gol bulmamız gereken dakikalarda sahadaki tek santrafor dışarı alındı ve yerine Ozan Tufan sahaya girdi.

Bir galibiyet hem Avrupa maçı öncesi moral hem de bir barış ortamı oluşturma adına şans olabilirdi. Olmadı, hoca mazeret üretmeye, takım kötü oynamaya devam ediyor.

Yazık, harcanan paralara, tüketilen vakte yazık