2001 yılında kurulup 3 Kasım 2002 seçimlerinde de tek başına iktidara gelen, geride kalan 23 yılda 19 seçimin tamamını kazanan ancak 31 Mart seçimlerinde ilk kez yenilgiyi tadan AK Parti’de tabanın tavanı taşıyamadığı yani köklerin gövdeyi taşıyamadığı iyiden iyiye hissedilince köklü bir değişime gidilmesinin kaçınılmaz olduğu görülmüştü.

Seçimlerin üzerinden 7 ay gibi bir süre geçmesine rağmen seçmenin AK Parti’ye verdiği mesajı almayan veya almak istemeyen, sin külahım görünmesin misali saklananları bulundukları yerden enselerinden tutarak çıkaran Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın önemli değişime gideceğini açıklamasına son Sırbistan ziyareti dönüşü yapmış.

Daha önce hem benim hem de Türkiye’deki çoğu gazetecinin AK Parti’deki değişim için tüm şartların oluştuğunu ve A Takımındaki kan değişiminin artık mecburiyet gerektirdiğini savunurken bu görüşün de artık fiiliyata geçiyor olduğunu görmek aklın yolu birdir tezini doğrular niteliktedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın kendisine verdiği mesaj doğrultusunda tüm Genel Başkan Yardımcılarının değiştirileceğini aleni bir şekilde açıklarken, kabine değişikliğine de gidilebileceğini söyledi.

Aslında A Takımının değiştirilmesiyle ilgili karar biraz gecikmiş gibi görünse de halkın da isteği bu doğrultudadır.

Zaten Erdoğan’ın seçim akşamı “Hiç kimse vazgeçilmez değildir” derken aslında yakın çevresine verdiği mesajı bugüne kadar kimsenin üzerine alamamış olmasına da bir anlam veremedim.

Demek ki kovmadan gitmeyecekler.

Bugün gelinen noktada AK Parti Genel Başkan Yardımcılarının tamamı, MYK ve MKYK’nın bir kısmının da değiştirileceği elzem olmuştur.

Evet, AK Parti kendini yenilemeli ve o yeniliğin de tepeden aşağıya doğru yayılması gerektiğine inanıyorum.

Vücuttaki kan AK Parti’nin tüm damarlarına pompalanmalı ve en ücra yere kadar da ulaştırılmalıdır.

Şayet bu yapılırsa parti yeniden kendini toparlayabilir ve yenilenme sürecine de girebilir.

Eğer AK Parti 2001 ruhuna kavuşmayı istiyorsa ki buna ihtiyacı vardır mutlak suretle değişimi gerçekleştirmelidir.

Bir diğer konu ise kabine değişikliğidir.

Olmalı mı, bence de olmalı

Çünkü 67. Hükümette görev alan bakanların geçen süre zarfında rüştünü ispat edecek kadar kendilerine zaman tanınmış, edememiş olanların kenara oturtulması ülkenin ve milletin menfaatine olacaktır.

2023 Haziran’ından bugüne görevde kalan bakanların en önemli referansı kendi çalışmaları olmalı.

Her kabine değişikliği veya milletvekili ile belediye başkanlığı seçimleri öncesi birileri çıkıp ortaya bir liste atar, tartışma başlatır, dedikodu üretir.

Hangi troller tarafından yapıldığı net olarak bilenmese de hangi çevrelerden geldiği az buçuk tahmin ediliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece “kabine değişikliği olabilir” açıklamasına fırsat bilen ve yine harekete geçen bu troller yeni kabineyi kurmuşlar bile.

Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası eksik.

Yukarıda da belirttiğim gibi bakanların referansları kendi ürettikleridir.

Kimsenin karakaşına ela gözüne hayran kalınarak bakan yapılmıyor.

Bana göre 67. Hükümetin en çalışkan bakanı Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı hemşehrimiz Abdulkadir Uraloğlu’dur.

Ama bakıyorum da bu trollerin hazırlayıp servis ettiği bakanlar kurulu listesinde onun adı yok.

Çünkü meyve veriyor.

Çünkü çalışıyor.

Üretiyor,

Teknolojiyi takip ediyor, dünya entegrasyonuna uyum sağladığı gibi birçok ülkeden de önde gidiyor.

Listeyi hazırlayanlar ondan menfaat temin edemeyenlerdir.

Son sözüm şudur;

Evet, AK Parti kadroları yenilenmeli ve Kabinede de değişikliğe gidilmeli.

Ama sakın ola ki Ömer Çelik’i parti sözcülüğünden alınıp bakanlar kuruluna dahil edilmesin, o daha tepki çeker.

Abdulkadir Uraloğlu’nun da içinde olacağı yeni bir kabine oluşturulması elzemdir.

Trabzonlu bakansız kabine mi olur Allah aşkına.