41 yıllık çalışma hayatının ardından emekli olunca… Bayram seyran, önemli günler ve kandillerde “sen unutsan bile unutmayanlar” var ya…Telefona sarılan, öyle toplu mesaj gibi de işin kolayına kaçmadan…“Merhaba” diyen güzel insanlar… Hal hatır soranlar... Benim dünyamın onlar sayesinde döndüğüne inanıyorum.

Gerçek dost kimdir?”

Çok net bir cevabı olmasa da…

Gece yarısı arayabileceğin insandır.”

Herkes uykuda iken…

Yol uzak, işler güçler” bahanelerinin ardına saklanmadan…

Seni, senin kadar tanıyan bilen...

Adeta kalpten kalbe yol bulup gelendir.

İyi de hayatımızda kaç gerçek dost var?

Ya da olması gerekir…

Bence bir elin parmakları kadarsa öp de alnına koy.

Bu dünya böyle bir dünya çünkü…

***

İnsan, uzay aracına benziyor.

Belli bir mesafeyi alıncaya kadar kullandığı yakıt tanklarından okyanus üzerinde kurtuluyor ve yoluna öyle devam ediyor.

Acı ama gerçek bu.

Hayatlarına dokunduğunuz onca insan için yakıt tankından başka bir şey değilsiniz aslında.

***

Her ne kadar Şeyh Edebali “Üzülürsün” diye bizi uyarsa da…

Bizler, dostluklar için emek vermeye devam ederiz.

Ne bekliyorsun” sorusu dolaşıp dursa da kulaklarımızda…

Biliriz ki “dost dostuna ağır gelmez”.

Adı konulmamış bir kardeşliktir bu.

Bazen kardeşiniz için yapmadıklarınızı, yapamadıklarınızı dostlarınız için yaparsınız.

Su gibi akıp geçer zaman ve farklı şehirlere savrulursunuz.

Belki de ölürsünüz.

Kimler hatırlar ki sizi?

***

Sözü daha da uzatmak mümkün…

Ünlü ozanımız Âşık Veysel’i tam da anlamaya başladığımızda…

Dost dost diye nicesine sarıldığımıza

Beyhude dolanıp boşa yorulduğumuza inandırırız kendimizi.

Fakat burada nokta koyalım, hayatımızı güzelleştiren gerçek dostlardan bahsedelim.

Onlar ki kalplerinde taşırlar bizi, gözlerinde, sözlerinde…

Herkes gibi benim de böyle gerçek dostlarım var.

Bir elin parmakları kadar…

Onları tanıdığım için bahtiyarım.

Diğerleri?

Bizleri, yakıt tankı olarak kullananlar...

Haberleşiriz zaman zaman fakat gerçek dostların yeri bambaşka.

Beni sevdiklerini düşünmek gibisi yok, sanki dünyayı bana bahşetmişler.

***

Ne olursak olalım, “gitmek” için geliyoruz bu dünyaya.

Türk müzik tarihine adını altın harflerle yazdıran…

İki gün önce kaybettiğimiz büyük usta Ferdi Tayfur da öyle söylüyor.

Bir gün gitsen bile hatıran yeter.

Ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Hatıralarla yaşadığımız doğrudur.

Makamlar, koltuklar gelip geçiyor ve sonunda kendimizle baş başa kalıyoruz.

Bir de üç beş gerçek dostla.