Trabzon’dan bir dünya markası geçti.
Profesyonelliği ile, mütevaziliği ile, saha içindeki ve saha dışındaki duruşu ile gerçek bir liderdi o. Futbol kariyerinin neredeyse tümünü geçirdiği, ismi Maradona ile yanyana anılan Napoli’de şampiyonluğa ulaşamadı ama Napoli’de dindiremediği şampiyonluk özlemini bir başka şampiyonluğa hasret şehir takımında Trabzonspor’da dindirdi.
İlahi adalet mi, yoksa futbolun adaleti mi dersiniz bilmem bir tek şampiyonluğun eksik kaldığı olağanüstü bir kariyerin şampiyonluk olmadan tamamlanması yazık olurdu. Böylesine özel bir oyuncunun şampiyonluk görmeden gitmesi Hakk’ın adaletine sığmazdı diye düşünüyorum.
Kader ağlarını ördü. Doğru zamanda, doğru yerde buluştu Hamsik ile Trabzonspor ve dünyada ses getiren bir şampiyonluğa imza attılar.
Namı değer Grande’de bunun farkında.. Hafta içi yaptığı duygusal bir konuşma ile kariyerine en tepede şampiyon olduğu takımda nokta koyduğunu duyurdu. Tabiri caizse yakışanı yaptı diyebiliriz.
Hem bizim için hem de Grande için zor bir ayrılık olacak belli. Gerçi tüm ayrılıklar zordur, hele de geride kalan için.
Trabzonspor camiası kadirşinas bir camiadır. Hak edene hak ettiği değeri verir. Hem de dibine kadar verir. Trabzonspor’da boş durmadı ve 2022-23 sezonunun içerideki son maçı olan Alanyaspor maçını Grande Marek Hamşik’e veda maçı ilan etti. Bir nevi jübile diyebiliriz. The Last Dance (Son dans) sloganı ile futbol severleri efsaneye veda etmeye, maça davet etti.
Teşekkürler Marek, Teşekkürler Fırtına, ikiniz de yakışanı yaptınız!!
Bu duygusal iklimde müsabaka ikinci planda kaldı diyebiliriz. Buna rağmen maça dair birkaç kelam etmemeyi kabul edemem.
ilk onbirlerin açıklanmasıyla Nenad Bjelica’nın takımı gençleştirmiş olduğunu gördük. Bartra yerine Taha, Uğurcan yerine Muhammet Taha Tepe kadroya monte edilmiş. Alanyaspor gibi atletik bir takıma karşı genç ve yedek ağırlık bir kadro belirli riskler barındırsa da çok geçmeden korkunun yersiz olduğunu Bjelica’nın ve öğrencilerinin fiziksel ve mental olarak rakipten misliyle iyi olduğunu gördük.
Erken gol yemesine rağmen oyundan düşmeyen Bjelica’nın öğrencilerinin ardarda bulduğu gollerle ilk yarıya 4 gol sığdırmayı başardığını söyleyelim.
İkinci yarı için de farklı şeyler söylemek haksızlık olur. Nenad Bjelica birçok as oyuncusunu dışarı alıp yerlerine gençleri koysa da girenler çıkanları aratmadı. Rakip hoca Ömer Erdoğan’ın daha fazla yememek adına savunmayı 5’lemesi de buna eklenince skor anlamında ilk yarı kadar zengin olmasa da oyun olarak ilk yarıyı aratmadı diyebilirim.
Sonuç olarak dün gece sahada; Çalışılmış korner organizasyonları, Merkez orta sahadan ve savunmanın göbeğinden yapılan diagonal paslar, Dünya kupası ile rüştünü ispatlayan direk oyuna dair olumlu emareler, Ön alan baskısı ve oyuncuların hocaya yaranma mücadelesi, vs.. gibi birçok olumlu aktiviteye şahit oldum.
Bu yaşananların ışığında dün gece için şunu söyleyebilirim; Güle güle Grande, hoşgeldin Bjelica..