Bir insanı uygarlaştırmak isterseniz, önce anneannesinden başlayınız Victor Hugo
Birisi bilge bir adama gelerek efendim ben üniversiteyi bitirdim, diplomamı aldım, kültürlü birey oldum mu diye sorar:
Bilge adam hayır, senin kültürlü bir birey olman için en az üç üniversite bitirmen gerekir, der. Adam oradan ayrılır, gider ve sekiz yıl sonra tekrar bilge adamın yanına gelir.
Efendim ben iki üniversite daha bitirdim kültürlü adam oldum mu? diye sorar.
Bilge adam, hayır o öyle değil, senin kültürlü olman için dedenin, babanın ve senin hep beraber üniversite mezunu olmanız gerekiyordu, der.
İnsanlar bir gecede, bir yılda bilgili olabilirler, ama hemen kültürlü olamazlar. Kültür çok uzun bir süreç isteyen, insanların bilgilerinin, düşünce tarzlarının yaşamlarıyla uyuşmasını gerekli kılan bir anlayıştır.
Eskilerin okumakla cehalet kalkar, eşeklik bakidir, sözü bilgisini kültürüne yansıtamayan kişiler için söylenmiştir. Bizde üniversite bitirmekle, hatta yüksek lisans, doktora yapmakla insanların kültürlü olacağı zannedilmektedir.
Kültür doğası gereği çok yavaş ilerler, onun hain bir yüzü vardır. İçselleştirmesi belirli fedakârlıklar ister. Kültürün bu ağır aksak işleyişini bilen gerçek kültürlü insanlar, halkta bekledikleri gelişmeleri görmediklerinde sorunu, eğitimde, sistemde, kendi başarısızlıklarında ararlar.
Parayı sonradan bulan görgüsüz zenginler gibi bir makama tepede gelenler de kendilerini farklı zannederler. Bu yüzden halkın tercihini beğenmez ve onu, tercihi nedeniyle eleştirmeye kalkışırlar.
Demokrasiyi sadece halkın değil okumuş kesimin de sindirmesi gerekir. Avam hevamdır (böcektir) diyerek, cehalet kokan ağzından sivrilmiş dişlerini gösteren, onun cehaletini onun ayıbı olarak algılayan, milleti aydınlatacak zerre kadar ışık yaymayan; ama kendi kör feneri ile güneşin sahibiymiş gibi hareket eden kıytırık aydın tiplemeleri Osmanlıdan beri milletin başına bela olmaktadırlar.
Tüm dünyada, seçkinlerin halka milli ve evrensel değerleri götürmek gibi bir vazifeleri vardır ve bunu başarı ile yapmışlardır. Fakat ne yazık ki Türk halkı, kendine doğru yolu gösterecek seçkinler grubunu bir türlü yakalayamadı. Osmanlı döneminde Arap ve İran kültürünü benimseyen ve ondan hareketle kendine özgü bir kültür oluşturan aydın kesiminden sonra şimdi de Batı hayranı olup her fırsatta yetiştiği ortamı küçümseyen bir seçkin tiplemesi oluştu.
Yine bu halk bu aydın geçinen zümreye inat kendi dilini, kendi milli kültürünü koruyarak öz benliği ile ayakta durmayı başardı.
Şeyhulislam Yahya’nın dediği gibi:
Dil safdır kederden amma güler yüz ister/ Hub olmayana neyler ayine-i mücella
Kendisi güzel olmayana aynanın yapacağı hiçbir şey yoktur.
Milleti küçük görme hastalığı çoğu dönemde şairlerin de şikâyet ettiği konular arasına girmiştir. Şair Eşref,
Millete erbab-ı mansıptan biri eşşek demiş/reddedilmez böyle söz, amma ki pek can sıkar
Olsa da millet eşek, eşek diyen bilmez mi ki:/ Sadrazamlarla valiler de milletten çıkar
Yaptığı işlerle insanların gönlünü kazanamayanların siyasette kazanma ihtimalleri yoktur.