Yeni romanım HANZADE'nin tanıtımı için önce İstanbul Çapa'da bulunan Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneğindeydik. Başkan Celal İçten ve dostlarına çok çok teşekkür ediyorum. Keyifli bir söyleşi ve imza günü oldu.
Mademki Kırım'ı da anlatan bir romandı.
O zaman Kırım Türklerinin yaşadığı bir köy kahvesinde yapmalıydım ikinci söyleşiyi.
Bandırma Paşakent Mahallesi Muhtarı Nurten Sarıaltın, Şana Taka adlı kütüphanemize koliler dolusu kitap göndermişti, bana yardımcı olabilirdi.
Aradım, Orhaniye'nin Kırım Tatar Türklerinin yaşadığı bir mahalle olduğunu anlattı, Ahmet Okbay'ın telefonunu verdi ve süreç başladı.
***
“Havalar soğuk, köylerde kimseler yok” derken...
"Bismillah" deyip çıktık yola.
Bir bölümü Kırım'da geçen HANZADE'yi,
Yine bir Kırım Tatar Köyünde tanıtacaktım ve heyecanlıydım doğrusu.
Okullara, salonlara ve fuarlara benzemiyordu.
Navigasyon sayesinde elimizle koymuş gibi kolay bulduk.
Ahmet Okbay ve arkadaşları bizi bekliyordu.
***
Anlatıldığı gibi büyükçe bir köy kahvesi...
Gürül gürül yanan bir soba...
Selam ve tanışma faslının ardından çaylarla birlikte sohbet de koyulaştı.
Soru cevapların ardından mini bir imza günüydü başlayan...
"Bi hemşerin var, onun için de imzala" dediklerinde sağa sola baktım. Bana doğru gelen arkadaş olmalıydı.
Trabzon Sürmeneli...
İçlerinde Kırım Tatar Türkü olmayan sadece o... Fakat kızının da yakında bu köyde düğünü var. Onlardan biri olmuş artık.
Tarım ve hayvancılıktan konuştuk...
Kışın köylerde kimselerin kalmadığından...
Ve özellikle de Kırım'dan...
İnsan onca hatırayla harmanlanmış bir coğrafyayı kolay kolay terk edemiyordu.
Fizik olarak olamasa da kimya olarak oralarda bir yerdeydi. Bu yüzden rüyalarında baş köşedeydi, sohbetlerinde de öyle...
***
Köy kahveleri yabancı değildi benim için.
En derin sohbetler buralarda yapılırdı, en güzel çayların eşliğinde...
Hayatımın en farklı söyleşisiydi.
27 kişi vardı ve hemen hepsi de HANZADE ile ilgili sorular sordu, düşüncelerini paylaştı.
Sıra, Kırım Türklerinin milli sembolü olan Tarak Tamga takdimindeydi.
Köy kahvesinin duvarında asılmalıydı, öyle de oldu.
***
HANZADE; İstanbul, Kahire, Moskova ve Bahçesaray arasında yaşanan aşka, sadakate ve sürgüne dair ne varsa onu anlatıyordu.
Bu kitabı Kırım Tatarlarının acısını ve umudunu canlı tutmak için yazmıştım.
Orhaniye'de bir köy kahvesi gibi anlamlı mekanda tanıtım yapmak, benim için büyük bir onurdu.
Sürgünden ve soykırımdan kurtulan insanların torunlarıyla karşılaşmak beni bir kez daha duygulandırdı.
İnsanlar her ne kadar yanınızda yakınınızda görünseler de...
İşleri güçleri olsa; İstanbul'a, Balıkesir’e, Çorum’a, Eskişehir'e alışsalar da gerçek başka bir şeydi.
Bedeninizi sürebilirlerdi fakat ruhunuzu asla!