Yıl 1968. Televizyon dahi çok yaygın değil, internet haliyle yok. Amerikalı ressam ve film yapımcısı Andy Warhol müthiş bir öngörüde bulunuyor. Diyor ki “Bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak”.  Ne diyelim; adam o günden bugünleri görmüş. Şimdilik herkes şöhret olmadı ama şöhret olma yolunda ardına bakmadan koşanlar var. Gidişat hiç iyi değil tam bir fecaat.

Sorun bazı zırtapozların meşhur olmasından ziyade toplumu zehirliyor olmaları. Öyle 15 dakikalığına da hayatımıza girmiş değiller. Gözümüzün önünden gitmiyorlar. Bir yerlerde mutlaka karşımıza çıkıyorlar, çıkarılıyorlar. Bölünerek çoğalıyorlar gibi hepsinin tipi ve dili aynı. Bu zırtapozlara sosyal medya fenomeni gibi afili de bir sıfat bulmuşuz. Bir de kendilerini video içerik üreticisi diye tanıtmıyorlar mı?  Gerisini koyver gitsin.

En bayağılarının bile takipçi sayısı yüzbinleri buluyor. Milyon takipçisi olanların sayısı da hiç de az değil.  İbnesi de var, transı da. Dolandırıcısı da var, bahisçisi de… Onlar için tanınır olmak, meşhur ya da ünlü olmak yeter mi? Şüphesiz çoğu için yeterli. Sıradanlaşmak ve değersizleşmek öncelikli dertleri değil. Bir şeyler üretmek, itibar hele hiç değil… Görünür, bilinir olmak için, şöhret olmak için yapmayacakları bir şey yok. Giyimleriyle, kuşamlarıyla, davranışlarıyla, konuşmalarıyla ne yazık ki bu tipler gençlere rol model oluyorlar farkında mıyız?

İzlenmek için, etkileşim almak, takipçi kazanmak için yapılmadık saçmalık, görmedik pislik ne kaldı diye sorular sormayacağımız günler çok yakın böyle giderse.

Üretmeden tüketiyoruz.  Kıyasıya bir tüketme hastalığı her yanımızı sarmış durumda sadece para, eşya, mal değil, insanı insan yapan değerler, hasletler harcanıyor, tüketiliyor. Maalesef sadece izliyoruz…

Derdimiz ahlak polisliği değil, kendi inanç ve değerlerimizi dayatmak hiç değil. İnsanın insan olmasından gelen yaratılış değerleri var ve bu değerler silsilesi ailenin, toplumun, insanlığın devamı için şarttır.

Yakın geleceğimizin hatta günümüzün en büyük tehdidi cinsiyetsizlik ve LGBT özendirmeleridir. Öyle allı pembeli morlu gökkuşağı ile masumlaştırılamayacak, cicili bicili paketlere sığmayacak kadar büyük ve tehlikeli bir canavar.

Bireysel olarak ne halt yiyorsan ye ya da tercihin neymiş kişisel olarak umurumda değil. Allah hidayet versin der geçerim. Ama özgürlük ve tercih adı altında yapılan pislikleri topluma pazarlayamazsın. Benim mahallemde pazar tezgâhı açamazsın. Bu rezillerin yaptıkları, kıymaya domuz eti karıştırmaktan daha mı önemsizdir ki veryansın etmeyelim.

Kimisi anne babasıyla dalga geçiyor, kimisi sapkınlıklarını, kimisi azgınlıklarını videoya alıyor sosyal medyadan paylaşıyor. Kimisi sevgilisini, eşini nasıl aldattığını övünerek anlatıyor. Övünerek anlatmasa da utanmadan anlatıyor. Evinde, -varsa- mahreminde ne b.k yersen ye ama bunu millete teşhir edemezsin.

Hiç kimse bu isyanımıza, itirazlarımıza, hoşgörüsüzlük, ayrımcılık, hak özgürlük bağlamında karşı tavır koymasın. Bu muhabbet tellallarının her türlüğü pisliği yapma, yayınlama, yayma hakkı var da bizim bu rezilliklere karşı çıkma hakkımız yok öyle mi? Haa “izleme” demek işin kolayı. Kıssadan hisse: “ayağındaki ağrı şikayetiyle doktora giden hastaya; doktorun ayağının üzerine basma demesi gibi bir şey olmaz mı?”

Hukuk içerisinde bu pisliklerle mücadele edemiyorsak, önünü alamıyorsak ört ki ölem… Kanun koyucu ve uygulayıcıları bu duruma acilen el atmak zorundadır. Bu zırtapozlarla hukuk içinde kalarak pek ala mücadele edilebilir. Yeter ki ortaya ciddi bir irade konulsun. Bu zihniyet yasakçı zihniyet değil, aksine koruyucu zihniyettir. Zaten anayasanın 58. maddesi da devlete böyle bir görev vermiştir. Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.

Aile ve sosyal ilişkilerin temeline dinamit yerleştiren, değerlerin değersizleştirildiği, itibarsızlaştırıldığı somut bir örnek; Acun Ilıcalı’nın sahibi olduğu Exenn platformunda yayınlanan Hasan Can Kaya’nın “Konuşanlar” adlı rezilliklerin normalmiş gibi yine normal görünümlü insanların ağzından anlatıldığı bir programı var. Benzerleri çeşitli platformda da var. Cesaret adı altında rezilliklerin anlatıldığı eğlencelik! bir program. Ve buna kimse engel olamıyor ya da olmak istemiyor.

Cumhurbaşkanımız bunun içinde mi devreye girsin. Öyle bir hale geldik ki her şeyi O’ndan bekliyoruz ve her şeyi O’nun yapmasını bekliyoruz…

Konuşanların olduğu kadar konuşturanların da vebali büyük vesselam.