Bugün ki Cuma hutbesi “Adalet” temalıydı. Önemine binaen yazımı bu konuya ayırmayı uygun buldum. Adalet; Herkese hakkını vermektir. Kişi bir meselede lehine de aleyhine de olsa asla adaletten ayrılmamalıdır.

İslam’ın yaşandığı dönemlerde adalet baş tacıydı. Hz. Peygamber döneminde zengin bir kadın hırsızlık yapar. Peygamberimizin arkadaşları devreye girerler. Fakat peygamberimiz kızım Fatıma’da yapsa aynı cezayı verirdim diyerek adaletten asla ayrılmayacağını haber vermektedir. 
Atamız Osmanlılar yeryüzünde yedi yüzyıl iktidarda kalmalarını adalete borçludurlar. Bakınız fatih Sultan Mehmet döneminde yaşanmış bir olay vardır. Sultan Fatih İstanbul’da bir cami yapılması talimatı verir. Mimar başı bir Yahudi’nin arsasını uygun bulur. Fakat Yahudi satmak istemez. Mimar başı Yahudi’nin elinin kesilmesine ve arsanın alınmasına karar verir. Yahudi’nin eli kesilir ve arsa alınır. Sonra Yahudi mahkemeye başvurur haksız muameleye maruz kaldım diyerek. Mahkeme Sultan Fatih’in mahkemeye gelmesine ve dava görülmesine karar verilir. Hakim dava sonunda Sultan Fatih’in elinin kesilmesine ve arsanın sahibine iade edilmesine karar verir. Yahudi tüm bunları gördükten sonra bu ne güzel din diyerek İslam’a girer Sultanın elinin kesilmesinden vazgeçtiğini ve arsayı devlete iade ettiğini söyler.
Görüyorsunuz değil mi adalet nasıl hayat buluyor. Bundan dolayı Allah ecdadımıza uzun ömürler vermiş. 
Allah Azze ve celle kutsal kitabında bir ayette şöyle buyurmaktadır;” İnsanlar arasında adaletle hükmet.” Bu ayetten anladığımız hakimler bir konuda hüküm verecekleri zaman asla adaletten ayrılmamaları emredilmiştir. Buradan anladığımız Hakimlik çok büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Hakimler verecekleri kararlarda kanunlar gereği karar vermeleri ve asla ve kata bir baskıya maruz kalmamaları lazım gelmektedir.
Fakat bugün gelinen zaman diliminde Hakimlerimiz biraz sanki baskı altındadırlar. Zenginlere karar verecekleri zaman zenginler lehine fakirler hakkında karar verecekleri zaman da sanki biraz fakirlerin aleyhine karar vermektedirler. Burada tüm Hakimlerimizi zan altında tutmak gibi bir düşüncemin olmadığını Hakimler arasında mutlaka iyilerin de olduğunu önemle hatırlatmak isterim. Ben böyle yapan Hakimler hakkında bu tezimi ifade etmek isterim. Böyle yapmayıp kanunlar mucibince karar veren adil Hakimlerimizi baş tacı etmek isterim. Allah sayılarını artırsın. Basından yaşanmış bir olayı yazmak isterim. İlimizden birinde zengin bir iş adamı mahkemede Hakimler heyetinin önüne çıktığında “ Beni yargılayamazsınız. Ben şu devlet adamının akrabasıyım. “ dediğini asla unutmayacağım.
Adalet öyle bir özelliktir ki Peygamberimiz Mekke döneminde inananlar baskı altında inim inim inlerken Müslümanları adil devlet adamı Habeşistan’ın Kralı Necaşi’ye gönderir. Mekke Putperest devletinin adamları Müslümanları geri istediğinde Necaşi Müslümanları teslim etmeyerek “ Sizler benim ülkemde istediğiniz kadar kalıp ibadetlerinizi yapabilirsiniz “ demiştir. Adaleti esas alanı görüyor musunuz?! Necaşi daha sonraki yıllarda Peygamberimizin daveti üzerine Müslüman olmuştur.
Adalet varlığımızın esasıdır…