Abdullah Avcı’nın gelişiyle birlikte taraflı tarafsız camianın büyük çoğunluğunun Nenad Bjelica’dan daha kötü olamaz dediği dün gibi aklımda.

Camiayı bilen, kadronun kahir çoğunluğunun, ilk on birin %80’inin Trabzonspor ile yollarının kesişmesinde sorumluluğu olan, önceki demeçlerinden Ertuğrul Doğan’a yakınlığı ve şampiyonluk sezonunda ki uyumlu çalışmaları alt alta toplandığında, camiada şampiyon olamasa dahi oyun anlamında gözle görülür elle tutulur bir gelişme yaratacağı intibası oluşmuştu.

Şahsen ben bile bir kıpırdanma olacağına ikna olmuştum.

Abdullah Avcı’nın gelişinin üzerinden 9 hafta geçmesine rağmen ne bireysel olarak nede takım oyununda bir gelişme gözlemleyemedik. Oysa Başkan Ertuğrul Doğan Abdullah Avcı’yı tekrar takımın başına getirebilmek ciddi bir mali yükün altına girmişti.

Nenad Bjelica’nın bu sezon alacağı olan 50 milyon liranın ödenerek sözleşmesinin feshedilmesi ve Avcı’ya bu sezon için 40 milyon liranın verileceğinin taahhüt edilmesi neticesinde Abdullah Avcı'nın getirilmesinin Trabzonspor’a maliyetinin sadece bu yıl için 100 milyon lira civarında olduğunu söyleyebiliriz.

Galatasaray ve Fenerbahçe’nin bu yılki antrenör maliyetinin toplamı 50 milyonu bulmuyor dersem ne demek istediğim daha net anlaşılır sanıyorum.  Üstelik buna yardımcılar, tercümanlar vs.. de dahil değil.

Ek olarak Avcı’nın gelişiyle Bjelica döneminde Transfer edilen kahir çoğunluğu Hırvat birçok ismin de kadroda yer bulamayacağı, Avcı’nın oyun sistemi ile uyuşmayacağı gerçeği ortada idi. Fernandez, Benkovic, Fountas, Tekliç, Kourbelis, Umut Güneş, belki de Orsic ve daha nicelerinin Avcı'nın gelişiyle formaya hasret kalacağı da aşikardı ve öyle de oldu.

Avcı’nın isteği doğrultusunda alınacak oyuncular için ayrılacak bütçe ve yabancı sınırından dolayı gönderilecek oyuncuları ikna etmek için ödenecek meblağlarda bu hesaba eklendiğinde Abdullah Avcı’nın Trabzonspor’a maliyeti 200-300 milyon arasıdır diye düşünüyorum.

Şimdi can alıcı soru şu; Peki oynanan oyun bu ağır faturaya değdi mi?

Ligin en zayıf ekiplerine dahi bir oyun üstünlüğü kurulamadığı, pozisyon üretmede hala daha kısır kalındığı, takım savunmasında gedikler olduğu gün gibi ortada. Oyunsal anlamda bir gelişme olmadığı gibi oyuncu bazlı bir gelişme de yok. Herhangi bir oyuncunun hocanın gelişiyle performansında ciddi bir artış gözlemleyemedik. Altyapıdan ya da yeni transferlerden herhangi bir oyuncunun da kadroya dahil edilemediği, parlatılamadığı da bir başka gerçek.

Başakşehir müsabakası da bu anlamda geçmiş maçlarda farklı oynanmadı. Yine pozisyon verildi, yine pozisyon üretmekte zorlanıldı, yine rakibe oyununu kabul ettiremedi, yine rakip oyuna dahil edildi.

Ligin en kötü takımlarına karşı ortaya konan oyunun kimseyi mutlu etmemesi bir yana Abdullah Avcı’nın sorumluluğu hiç üzerine almaması da canımı sıkan bir diğer konu. Özeleştiri yapmak yerine sürekli hataları oyuncularda araması, bütçe itibariyle Trabzonspor’un çeyreği etmeyecek zayıf takımları överken, milyon euroluk oyunculardan kurulu, geniş diyebileceğimiz Trabzonspor kadrosunu sürekli yerden yere vurması, bunu her maç sonu temcit pilavı gibi tekrar etmesi kabak tadı verdi dersem abartmış olmam herhalde.

Avcı bizlere bir nevi ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor diyebiliriz. Lakin bu şehir Anadolu ihtilaline sahne olmuş bir şehir, bu şehir vasata tamah etmez, oyuncu için etmediği gibi hoca için de etmez, hocanın da bunu bilmesi lazım.

Velhasıl günün sonunda şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki; atılan taş ürkütülen kuşa değmemiştir.

Saygılarımla