MHP Türkiye’nin çimentosudur. Nasıl Trabzon, Türkiye’nin çimentosu ise MHP de Türkiye için odur. 9 Şubat 1969 tarihinde Alparslan Türkeş tarafından kurulan MHP’nin temel felsefesi Türk Milliyetçiliğidir.

28 yıllık Alparslan Türkeş döneminden sonra 6 Temmuz 1997 tarihinde genel başkanlığa seçilen Devle Bahçeli, 27 yıldır da bu görevi sürdürüyor.

Bahçeli’nin genel başkanlığı süresince parti zaman zaman oy oranını düşürse seçim barajının altında kalsa da meclis dışında kalmışsa da her dönem ülke yönetiminde etkili olmuştur.

Belli aralıklarda inişli çıkışlı bir grafik çizen MHP bugün, AK Parti ile birlikte 67. Hükümeti destekleyen 50 milletvekiliyle de grubu bulanan partidir.

MHP, Başbuğ Alparslan Türkeş'in ölümü ve Devlet Bahçeli'nin halefi olarak seçilmesinden sonra, 1999 genel seçimlerinde oyların yüzde 18'ini 129 sandalyeyle alarak tarihinin en büyük başarısını göstermişti.

Bahçeli, ANASOLD hükümetinde başbakan yardımcısı görevinde bulunmuş olsa da, ülkenin içinde bulunduğu çıkmak ve siyasi istikrarsızlığın önünü açmak için erken seçim çağrısı yaparak 2002'de hükûmetin dağılmasına ve 3 Kasım 2002’de Türkiye’nin seçime gitmesini sağlamıştı

Türkiye’nin tıkanan kılcal damarlarını da bu vesile ile anjiyo hatta baypas yaparak açmıştır.

Bu derece böyle bir misyon görevi de taşıyor.

MHP, 2002 genel seçimlerinde, yeni kurulan AK Parti'nin tek başına iktidar olmasına rağmen yüzde 10'luk barajın altına düşmüş ve meclisteki tüm temsili yetini kaybetmişti.

Yani Devlet Bahçeli koalisyon ortağı iken, başbakan yardımcısı iken ülkenin çıkarlarını önde tutarak, siyasi tıkanıklığın önünü açabilmek için partisinin parlamento dışında kalması bile gözüne gelmedi.

MHP böyle bir partidir çünkü.

Görevi de budur, misyonu da

2007 genel seçimlerinde ise oyların yüzde 14,27'sini almasına karşın AK Parti hükûmeti ile ayrılıkçılar arasındaki barış görüşmelerine şiddetle karşı çıkmış ve hükûmeti zaman zaman sert bir dille de eleştirmişti.

Ancak yine siyasi sorumluluk gereği ve ülkenin kaos ortasında sürüklenmeye çalışılmasından dolayı 2007 cumhurbaşkanlığı seçimleri ile başörtüsü yasağının kaldırılması ile ilgili konularda AK Parti ile birlikte hareket eden devlet adamı Devlet Bahçeli 2016 yılından bu yana da Recep Tayyip Erdoğan'ı ve AK Parti'yi açıkça desteklemeye devam ediyor.

Bu durum belli dönemlerde parti içerisinde kargaşaya sebep olmuş hatta bölünmeyi de beraberinde getirdi.

 Meral Akşener'in daha ılımlı bir hareket olan İYİ Parti'yi kurmak için MHP'den ayrılmasına kadar giden bu durum günümüzde de etkinliğini koruyor.

İyi Parti Meral Akşener’e de kalmadı ya neyse.

Yani MHP ülke ve millet çıkarlarının üzerinde siyaset yapmayan, söz konusu vatansa gerisi teferruattır düşüncesinden hareketle kendi siyasi istikbalini de hiçbir zaman düşünmemiş, hesabını da yapmamıştır.

Nitekim MHP, 2017 referandumunda 'Evet' seçeneğini destekleyerek 2018 genel seçimlerinden itibaren de AK Parti ile Cumhur İttifakı'nı oluşturmuş ve dimdik de ayaktadır. 

MHP, Cumhur İttifakı'nın önemli bir parçasıdır.

Siyasi geleceği veya siyasi ihtiraslar uğruna bir siyasi profil çizmeyen MHP bu süreçte oy oranını yükselten bir grafik çizmiş, 31 Mart 2024 seçimlerinde ortağı AK Parti’nin bunu muhafaza etmiştir.

Buraya kadar her şey normal.

Ancak son dönemde parti genel merkezinin teşkilatlara bakış açası ve özellikle Trabzon’da oy oranını muhafaza eden elindeki belediyeleri koruyan il yönetimine karşı tavrı anlaşılır bir durum değildir.

Şalpazarı, Çarşıbaşı gibi iki güzide ilçemizde sert rakiplere rağmen iki belediyeyi koruma başarısını gösterirken Yomra'nın MHP’ye verilmesi durumunda KTÜ eski Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen gibi güçlü bir adayla seçimi kazanacakken sonrasında yaşanan gelişmeler hem ilçe teşkilatlarını hem de MHP tabanını derinden üzmüştür.

Şunu belirtmeliyim ki MHP Trabzon İl Başkanı Ömer Ayar ve yönetim kurulu ile kadın ve gençlik kollarıyla birlikte başarılı sonuçlar almıştır.

Kavgadan uzak, teşkilatlar arasında sükûneti sağlayan, partiyi belli bir düzeye taşıyan kurullara karşı Genel Merkezin tavrı ve özellikle Sadir Durmaz’ın yanlı bakışı tabanda da rahatsızlık yarattı.

Cumhur İttifak’ın büyük ortağı AK Parti’nin 22 yıl üzerine ilk kez seçim kaybettiği bir dönemde Çarşıbaşı’nda yüzde 34 oy almak başarıdır.

Şalpazarı’nda yüzde 31 oy almak başarıdır.

Beşikdüzü’nde yüzde 32 oy küçümsenemez.

Ancak genel merkezin yanlı ve taraflı tutumu, yanlış intikal ettirilen bazı gelişmelerin ve seçim sürecinde aday belirlemede yaşanan görüş farklılıklarının da bahane ettirilmesi Ömer Ayar ve ekibinin istifa etmesine iten sebeplerdir.

Yukarıda belirttiğim gibi ülke için bu kadar sorumluluk taşıyan MHP’nin parti içerisinde huzursuz ortamın yaratılmasına yol açılmamalı.

Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz’ın Trabzon teşkilatlarına karşı anlaşılmaz anlamsız ve taraflı tutumu her şeyin yolunda gittiği bir dönemde partiye zarar vermekten başka bir şey değildir.

Dik duran bir partinin, oy oranını düşürmeyen bir partinin, işlerin yolunda gittiği bir süreçte parti içerisinde huzursuzluğun yaşatılması MHP’nin Ayar’larıyla oynamaktır.

Düzgün giden tekere çomak sokmak MHP’ye zarar verir.

Genel Başkan Devlet Bahçeli, konuya müdahale edeceği inancındayım.

Trabzon İl Başkanı Ömer Ayar’a görevinin başına dön çağrısı yapacağına inanıyorum.